Son günlerde Türkiye'de gündem yaratan olaylardan biri, ABD’li bir profesörün Türk öğrenci Rümeysa Öztürk için başlattığı açlık grevi. Bu adım, sadece Rümeysa'nın durumu ile ilgili değil, aynı zamanda akademik özgürlükler, insan hakları ve uluslararası dayanışmanın önemine dair güçlü bir mesaj taşıyor. Profesör, Rümeysa’nın haksız yere mahkûm edildiğini savunuyor ve dünya çapında farkındalık yaratmak için bu eylemi gerçekleştirdi.
Rümeysa Öztürk, genç yaşta akademik kariyerine yön vermek amacıyla Türkiye’de prestijli bir üniversitede okurken, 2020 yılında siyasi sebeplerle gözaltına alındı ve ardından tutuklandı. Hakkında, terör örgütüyle ilişki kurmak suçlamasıyla açılan davalar, pek çok çevreden tepki topladı. Destekçileri, Rümeysa'nın sadece düşünceleri nedeniyle hedef alındığını ve aslında masum olduğunu öne sürüyor. Uzun süredir devam eden mahkeme süreçleri, pek çok insan ve kuruluş tarafından mahkeme adaletinin sağlanmadığı gerekçesiyle eleştirilmektedir. Bu durum, Türkiye'de özgür düşünceye sahip genç bireylerin geleceği açısından büyük bir endişe kaynağı olmuştur.
Açlık grevi eylemine öncülük eden profesör, bu eylemin ardında Rümeysa’nın serbest bırakılması talebinin yanı sıra, Türkiye'de ve global ölçekte akademik özgürlüklerin korunması gerektiğine dair farkındalık yaratma amacı taşıdığını belirtti. Çeşitli üniversitelerde dersler veren profesör, eylemi aracılığıyla sosyal medya ve diğer platformlarda Rümeysa’nın hikayesinin daha fazla insan tarafından duyulmasını hedefliyor. Ayrıca, bu tür durumların dünya genelindeki akademisyenleri nasıl etkilediğine dikkat çekmek istiyor. Profesör, Rümeysa'nın temsil ettiği yarı yıl izni listesinde adalet arayışı içerisinde olan sayısız bireyi simgelediğini de vurguladı.
Açlık grevine destek olan diğer akademisyenler ve aktivistler de bulunuyor. Bu hareket, birçok ülke ve üniversiteden destek almışken, Rümeysa’nın durumunu gündeme taşımak için çeşitli kampanyalar düzenleniyor. Sosyal medyada 'Rümeysa için özgürlük' hashtag'i altında yapılan paylaşımlar, dünya genelinde büyük bir etki yaratmaya devam ediyor. Bu durum, Rümeysa’nın yalnız olmadığını hissettiriyor ve Türkiye’deki insan hakları ihlallerine dikkat çekiyor.
Başlatılan bu açlık grevi, hem Rümeysa’nın durumu hem de Türkiye'deki politikalarla ilgili önemli soruları gündeme getiriyor. Bilim insanlarının, özgür düşüncenin savunucusu olarak görevini yerine getirmede nasıl bir rol oynaması gerektiği ve bu tür olayların nasıl uluslararası tepki alması gerektiği tartışmaları sürmekte. Eylemin, Türkiye ve dünya genelindeki akademik çevrelerde nasıl yankı bulacağı merakla bekleniyor.
Sonuç olarak, Rümeysa Öztürk için başlatılan açlık grevi, sadece bir bireyin özgürlüğü değil, aynı zamanda tüm dünya genelindeki akademik özgürlük ve insan hakları mücadelesinin de bir sembolü haline geliyor. ABD'li profesör ve destekçileri, bu eylemle hem Rümeysa'nın sesini duyurmayı hem de daha geniş bir toplumsal değişim yaratmayı umuyor. Rümeysa’nın durumu, birçok insanın geleceğini etkileyen çok daha büyük bir sorunun parçası olarak değerlendiriliyor. Dünya genelindeki gözlerin Türkiye’ye çevrildiği bu dönemde, özgürlük, adalet ve insan haklarının savunulması daha da önem kazanıyor.