Son yıllarda artan kadına yönelik şiddet vakaları toplumda derin yaralar açmaya devam ediyor. Ne yazık ki bu vakalardan biri, 35 yaşındaki Elif Y.’nin yaşadığı talihsiz olayla yeniden gündeme geldi. Elif Y., yaşadığı korkunç hikaye ile Türkiye'nin gündemine oturdu. Eşi tarafından kızıyla birlikte katledilen kadın, yaşamı boyunca maruz kaldığı şiddeti daha önceki sohbetlerinde sıkça dile getirmişti. "Sonum iyi olmayacak" uyarısı, Elif’in içindeki korkuların ve belirsizliklerin bir yansımasıydı. Şimdi ise bu durum, hem kadına şiddet meselelerine dikkat çekmekte hem de toplumsal bir tartışma başlatmaktadır.
Elif Y., evliliğinde sürekli bir korku içinde yaşadı. Eşinin ona yönelik fiziksel ve psikolojik şiddeti, onun için sıradan bir hale gelmişti. Arkadaşlarına ve ailesine sıkça yaşadığı sorunlardan bahseden Elif, "Sonum iyi olmayacak" diyerek, geleceğe dair karamsar düşüncelerini paylaşıyordu. Yazılı olarak bıraktığı notlar ve sosyal medya paylaşımları, yaşadığı travmanın ne denli derin olduğunu gözler önüne seriyor. Bu durum, sadece Elif’in değil, aynı zamanda oğlu ve kızıyla olan ilişkisini de olumsuz etkileyen bir kara delik gibiydi.
Aile içerisinde yaşanan bu şiddet olayları, Elif’in günlük hayatında sürekli bir baskı ve stres kaynağıydı. Bu durum, sadece ona değil, çocuklarına da yansıyor, onların psikolojik gelişimlerini tehdit ediyordu. Hal böyle olunca, Elif, eşinin şiddetini önlemek için çeşitli yöntemler denedi. Ancak tüm bu çabalar sonuçsuz kalıyor, her defasında daha da kötüleşen bir durumla karşı karşıya kalıyordu.
Elif Y.’nin trajik ölümü, aynı zamanda birçok soruyu da beraberinde getirdi. Bu tür vakalarda toplumsal bir duyarsızlık söz konusu mu? Gerekli önlemler alınmadığında, birçok kadın ve çocuğun hayatı tehlikeye giriyor. Maalesef Elif’in durumu, sadece bireysel bir trajedi olmaktan çıkıp toplumsal bir yaraya dönüşüyor. Kadına yönelik şiddete karşı mücadele, toplum olarak daha fazla sahiplenmemiz gereken bir konu. Devletin ve ilgili kurumların, benzer olayların önüne geçmek için daha fazla proaktif adım atması gerekiyor.
Bu cinayetin ardından, birçok sosyal medya kullanıcısı ve aktivist, kadına ilişkin şiddeti kınayan ve etkin önlemler talep eden paylaşımlar yaptı. “Elif’in sesi olalım” sloganıyla başlatılan kampanya, farklı kesimlerden geniş destek buldu. Yine de, bu tür trajedilerle karşılaşmamak için toplumsal sağduyu ve dayanışma, her zamankinden daha önemli hale geliyor.
Elif Y.’nin hikayesi, yalnızca bir bireyin hikayesi değil; aynı zamanda toplumun kadına yönelik şiddete karşı ne kadar umursamaz hale geldiğinin bir göstergesi. Eşinin kendisine uyguladığı şiddeti kabul eden, fakat bu durumu değiştirmek için mücadele eden kadınların sayısı her geçen gün artıyor. Ancak, yalnızca Elif gibi cesur kadınların fedakarlıkları ile bu mücadeleler yeterli olmayacaktır. Toplumun her kesiminin bu sorunu sahiplenmesi ve çözüm yolları üzerinde düşünmesi, yalnızca Elif’in değil, benzer durumda olan tüm kadınların hayatını kurtaracaktır.
Elif Y.’nin hayatı ve ölümü, toplumsal cinsiyet eşitliği, kadına yönelik şiddet ve bireysel mücadeleler konularında derinlemesine düşünmeyi gerektiriyor. Kadınların yaşadığı şiddet vakalarının yalnızca haberlerde yer alması ve ardından unutturulması, bitmek bilmeyen bir döngü yaratıyor. Her kadının, bir Elif Y. olmaması için harekete geçmek, farkındalık oluşturmak ve üzerine düşeni yapmak vazgeçilmez bir sorumluluk. Bu sorumluluk, yalnızca kadınların değil, tüm insanların üzerinedir. Gelecekte, Elif Y. gibi kadınların yaşadığı korkunç hikayelerin son bulmasını ummak, belki de en önemli hedefimiz olmalıdır. Bu meselede duyarsız kalmak, cinayetlerin yalnızca kurbanları için değil, tüm toplum için bir utanç kaynağıdır.
Sonuç olarak, Elif'in trajik ölümü, sadece bir cinayet vakası değil, aynı zamanda kadınların yaşadığı şiddeti daha görünür hale getiren bir olaydır. Hep birlikte, bu savaşta sesimizi yükseltmek ve Elif gibi kadınlara destek olmak için elimizdeki her imkanı kullanmalıyız. Unutmayalım ki her ses, bir değişimin başlangıcı olabilir.